1 Ağustos 2013 Perşembe


BİLİRKİŞİLİK  ( Bilir-Kişilik ) 
Babil Kralı Hammurabi Kanunlarında ilk kayıtlara rastlanan, Roma Hukuku’ nda “formula usulü” döneminde “bilirkişi hakim” olarak karşımıza çıkan, Avrupa Hukuku’ nda “Justizrat” adıyla, Ortaçağ İtalyasında “Des Perites” adıyla, Osmanlı Devleti’nde “ ehl-i hibre”, “şuhudu’l-hal” ,”ehl-i vukuf”  vb. olarak isimlendirilen; İngilizce ve Fransızca da “ expert”  , latincede  “artis peritus”denilen Bilirkişilik; belirli bir konudan iyi anlayan ve bir anlaşmazlığı çözümlemek için kendisine başvurulan, konusunda uzman kimsedir. Kısaca , kanıtlara ilişkin bir konuda sahip olduğu uzmanlık nedeniyle ,  hakime yardımla görevli kimselerdir de denebilir.  Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bir kararında [1] belirtildiği gibi “…Bilirkişi, bir sorunun çözümünde uzmanlığından yararlanılan kişidir. Görevi, uzman olduğu alanda mahkemeye yardımcı olmaktır[2]…”
Hukuk Muhakemeleri Kanunu[3] 266. Maddesinde açık bir tanım verilmemiştir. : “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verilir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda, bilirkişiye başvurulamaz”.  “çözümü hukuk dışında” kısmı yeni yasa ile eklenmiştir, eski yasa metninde[4]  böyle  bir vurguya gerek duyulmamıştır. Ceza Muhakemeleri Kanunu’ [5] nunda da yine “çözümü hukuk dışında” gibi bir ayrıma yer verilmemiştir. Bilirkişi, hadise hakkında özel bilgisine dayanarak kanaatini söylemekle beraber bu kanaatin kabulü ve takdiri yine hakimindir.[6]  Bilirkişi raporu takdiri delil olup hakimi bağlamamaktadır[7] ; yani hakim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirecektir. (HMK-m.282)
Mahkeme, bilirkişi olarak yalnızca bir kişiyi görevlendirebilir. Ancak gerekçesi açıkça gösterilmek suretiyle, tek sayıda,[8] birden fazla kişiden oluşacak bir kurulun bilirkişi olarak görevlendirilmesi de mümkündür. Maddenin gerekçesini incelediğimizde, bilirkişilik görevinin kurula verilmesinde; açıklığa kavuşturulması gereken maddi vakıa birden fazla uzmanlık alanına ait bilgilerin bir araya getirilmesini ve birleştirilmesini zorunlu kılıyorsa karar alınmasını mümkün kılmak amacıyla tek sayı oluşturacak şekilde birden fazla kişiden oluşacak şekilde olmalıdır. Burada yeri gelmişken uzmanlık alanlarının aynı olması durumunda karar verilmesinin kolaylaştırılması amacıyla tek sayı olacak şekilde birden fazla bilirkişiye görev verilebilmesinin yerinde olduğunu, ancak uzmanlık alanlarının farklı olması halinde farklı alanlar kadar birer bilirkişinin kurulda olmasının yeterli olacağını, bu durumda çift sayı ile de heyet oluşturulabileceğini belirtmek gerekir.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                  
Bölge adliye mahkemesi adli yargı adalet komisyonları tarafından, her yıl belli dönemlerde komisyona  yapılan başvurular arasından şartları bilirkişilik yapmaya uygun görülenlerden bilirkişi listesi oluşturulur ve mahkemeler bu listede yer alan bilirkişiler arasından görevlendirme yapar. İhtiyaç duyulan bilirkişilik dalında bilirkişi öncelikle ilgili yargı çevresinden, bulunamaz ise diğer bölge adliye mahkemelerince oluşturulmuş listelerden, orada da bulunamaz ise liste dışından da görevlendirme yapılabilmektedir. Adli Tıp Kurumu gibi kanunların görüş bildirmekle yükümlü kıldığı kurumlara ilgili konularda öncelikle başvurulur.
Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren haller, bilirkişi sayısının belirlenmesi, bilirkişilerin görevlendirilmesi, bilirkişilik görevinin kapsamı, bilirkişilik görevini kabule yükümlü olanlar, bilirkişiye yemin verdirilmesi, bilirkişinin görevini yapmaktan yasaklı olması ve reddi, bilirkişinin grev alanının belirlenmesi, bilirkişinin görev süresi, bilirkişinin haber verme yükümlülüğü, bilirkişinin görevini bizzat yerine getirme yükümlülüğü, bilirkişinin sır saklama yükümlülüğü, bilirkişi yetkileri, bilirkişi açıklamalarının tespiti ve rapor, bilirkişi raporunun verilmesi, bilirkişi raporuna itiraz, bilirkişinin oy ve görüşünün değerlendirilmesi, bilirkişi gider ve ücreti, bilirkişinin ceza hukuku bakımından durumu, bilirkişinin hukuki sorumluluğu, davaların açılacağı mahkeme, rücu davasında zamanaşımı, Yeni HMK’ da bilirkişilikle ilgili madde başlıkları (md.266- md.287)  olup, maddenin yeni ve eski halini karşılaştırmalı olarak ve yeni maddeleri de gerekçeleri ile birlikte okumak, öğrenmek ve değerlendirmek mümkündür.[9] 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) nda da bilirkişilik ile ilgili hükümler “Bilirkişi İncelemesi” başlığı altında İkinci Bölümde ( md.62-md.73) düzenlenmiştir.[10] Konuyla yakından ilgili bazı kavramlara ( Tanık-Keşif- Uzman Görüşü) değindikten sonra bilirkişilik ile ilgili uygulamadaki aksaklıkları, bilirkişilik kurumuna yöneltilen eleştirileri derleyip, değerlendirerek, olan ve olması gereken bilirkişi portresini çizmeye çalışalım.
Bilirkişi raporunun bir takdiri delil olması, diğer takdiri delillerle ( örneğin tanık beyanı ile) yan yana düzenlenmiş olması bilirkişiyi bir ispat aracı bir delil olarak algılanmasına yol açıyor ise de doktrinde, bilirkişinin “hakimin yardımcısı” olarak görülmesi gerektiğine dair görüş ağırlık taşımaktadır.[11]  Yeni HMK daki şu hüküm tanığın dinlenmesinde de bilirkişinin hakime yardımcı olduğunun bir göstergesidir: Okuma yazma bilmeyen sağır ve dilsiz tanığı hakim, işaret dilinden anlayan bilirkişi yardımı ile dinler.(HMK. madde 263 )
Keşif, dava ve talep konusu olay ile ilgili yerinde inceleme yaparak, bizzat müşahede ederek bilgi sahibi olmasıdır. Keşif kararı oluştururken Hakim bilirkişiden yardım alabilir; keşif sırasında tanık ve bilirkişi dinleyebilir. Keşfin yer, gün ve saati Mahkemece tespit edilir; keşif sırasında yapılan tüm işlem ve beyanları kapsayacak şekilde tutanak düzenlenir, keşif sırasında elde edilen belge ve diğer deliller de tutanağa eklenir. Taraflar ve üçüncü kişiler keşif kararının gereğine uymak ve engelleyici tutum ve davranışlardan kaçınmakla yükümlüdürler.[12]
Yeni HMK ile getirilen yeni düzenlemeye ( madde 293) göre, taraflar, herhangi bir şekilde süre verilerek mahkemenin uzamasına sebebiyet vermemek şartı ile  “Taraf bilirkişisi” ya da  “uzman tanık”  olarak da nitelendirilen Uzman görüşüne başvurarak mütalaa alabilir ve bunu dava dosyasına takdiri delil olarak sunabilir. Hakim resen ya da talep üzerine uzman kişinin mahkemeye davet edilerek dinlenmesine karar verebilir. Mazeretsiz gelmeyen uzmanın hazırladığı rapor değerlendirilmez.
 Bilirkişilik kurumuna yöneltilen eleştirilere de kısaca göz atalım :“İşlevi diyalektik tartışma sürecini aydınlatarak peşine düşülen gerçeği belirlemeye katkı ile sınırlı olan bu kurumun, son çözümlemede yargılamanın yöneteni, hükmün egemeni konumuna yükselmekle nesnel amacından uzaklaştırıldı”[13] “Adli hizmetin fiziki sorunları olan araç gereç, personel ve bina sorunu yanında, diğer sancılı konusu da; bilirkişiler ve bilirkişi uygulamaları ile raporlarıdır”.[14] “Yargısal süreç içerisinde gerçeğe ulaşılmasında asli ve vazgeçilmez bir öneme sahip olmasına rağmen, bilirkişilik kurumu, uygulamada sıkça ve amacı aşkın bir biçimde kullanılmakta;  bu durum da sürekli yakınmalara sebebiyet vermektedir. Bilirkişilik kurumunun, uygulamada yoğun bir biçimde kötüye kullanılması ile yoz bir hal almasının temelinde, bilirkişinin, hukuki statüsü, yükümlülükleri ve yetkileri ile çeşitli veçheleri itibariyle sorumluluğunun açık ve kesin bir biçimde, bugüne kadar yeterince ortaya konulamamış olması yatmaktadır”[15] “İflas erteleme davalarındaki yaşanan sıkıntıların art arda yıkıcı etkiler oluşturması yanısıra ekonomik zararı minimize etmeye çalışan mekanizmanın ( Bilirkişilik) hatalı, yanlış ya da yanlı kullanımına yönelik haberlerin  daha sık ortaya çıkması ise ayrıca düşünülmesi gereken                           bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.” [16] “Bilirkişilik, yargılama sürecinin gerekli bir unsuru olduğu halde, uygulamada bu kurumun bütünüyle yozlaştığı, adeta bir meslek haline dönüştüğü, hukuki konularda bile bilirkişiye gidildiği, bilirkişilerin hakimin yerine geçerek onun yetkisini kullandığı gibi şikayetler yaygın olarak dile getirilmektedir.” [17]
Bu kurumun halihazır durumuna yönelik eleştiriler daha da artırılabilir. Bilirkişi nasıl olmalı sorusuna vereceğimiz yanıt bizlere olanı ve de olmaması gerekeni de hatırlatacaktır:
Bilirkişi =Bilir-Kişilik… dediğimizde aslında bu sözcüğün en kısa tanımını ve olması gereken özelliklerinin özetini vermiş oluyoruz. Şöyle ki; Bilirkişi olmak için her şeyden önce   görev alınan alanda teorik ve pratik bilgi ve deneyimle yüklü olmak ; “bilir” olmak gerekiyor. Bilgi donanımının yanısıra bilirkişinin dürüst, güvenilir, sır saklar bir “kişilik” te olması da gerekiyor.
“Bilirkişilik görevimi sadakat ve özenle, bilim ve fenne uygun olarak , tarafsız ve objektif bir biçimde yerine getireceğime, namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ederim.” şeklindeki il adli yargı adalet komisyonu huzurunda Bilirkişi Listesinde yer almış, bilirkişi olarak görevlendirilmiş kişilerin ettiği yemin de bilirkişinin nasıl olması gerektiğinin bir anlamda özeti gibidir. Kısaca, Bilirkişi görevini sadakatle ve özenle yerine getirmeli; görevini bilimin esaslarına uygun yapmalı; tarafsızlıktan ve objektiflikten asla sapmamalı; yani yeminine sadık kalmalıdır.
Hakimler hakkında da geçerli olan red sebebi var ise bilirkişi,  öğrenmeden itibaren en geç bir hafta içerisinde, yasaklılık sebebi var ise hüküm verilinceye kadar kendisini reddetmeli, görevden alınmasını istemelidir.[18] Kendi uzmanlık alanına girmiyor ise ya da uzman kimliği bulunan bir başka bilirkişi ile işbirliğine ihtiyaç duyuyorsa, bazı belge ve kayıtlara ihtiyaç duyuyorsa bunu da bir hafta içerisinde Mahkemesine bildirmelidir.
Bilirkişi, sınırları mahkemece çizilecek görev alanının içinde kalmaya, cevaplanması gereken bütün sorulara mümkün olan netlikte cevap vermeye ve raporunu  verilen süreyi aşmadan yeterli en kısa sürede tamamlamaya ve Mahkemece görev yazısı ekinde sunulmuş dosya ve belgeleri, bir dizi pusulasına bağlı biçimde Mahkemeye teslim etmeye   gayret sarfetmelidir.[19] Bilirkişi kendisine verilen bu önemli görevi bir başkasına bırakmamaya ve bizzat yerine getirmeye dikkat etmelidir.
Bilirkişi, Mahkemenin kontrolü altında görev yaptığı için, tereddüt ettiği konularda tereddütünün giderilmesini Mahkemeden isteyebilmeli, tarafların bilgisine ihtiyaç duyar ise Mahkemenin uygun bulması, diğer tarafın da bilgisi ve hatta katılımıyla bu bilgilere ulaşmayı denemeli; bir şey üzerinde inceleme yapma ihtiyacı doğar ise yine Mahkemenin onayını alarak bu incelemeyi yapmaktan geri durmamalıdır.
Bilirkişi uzmanlığına başvurulan konu ile ilgili oy ve görüşünü  kanunun belirttiği düzen içerisinde yazılı olarak sunmanın yanında Mahkemenin talep etmesi halinde sözlü olarak da açıklayabilmelidir. Görevi sırasında öğrendiği sırları da saklamasını bilmeli , - teknik ve özel uzmanlık alanının dışına taşan - hukuki değerlendirmelerden kaçınmalıdır. [20]
Bilirkişi, büyük özveri göstererek, emek ve zaman harcayarak ve kendince en doğru en adil bir değerlendirmede bulunmuş dahi olsa hazırlamış olduğu bilirkişi raporunun kesin delil değil takdiri delil olduğunu; hakimin bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceğini ; Türk Ceza Kanunu anlamında bir kamu görevlisi olarak kabul edildiğini; ihmalen veya kasten gerçeğe aykırı olarak bir rapor düzenlemiş olması halinde  bunun hukuki, idari ve cezai sonuçlarına da katlanması gerektiğini ; devlet yanlı rapor nedeniyle tazminat ödemek durumunda kalır ise ödeme tarihinden itibaren bir yıl içerisinde- kasti durumlarda ceza zamanaşımı süresince- bilirkişiye rücu edilebileceğini bilmelidir.
Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Hakimi İlhami GÜNEŞ, bilgi ve deneyimlerinden de yararlanarak,  ideal bilirkişinin doğruya yakın portresini özetle şu şekilde çiziyor: a) Güvenilir, tarafsız, sır saklar karakterli olması gereken bilirkişi hakim gibi hiçbir etki altında kalmadan, objektif olarak bilgi ve görgüsünü mahkemeye sunmalıdır. b) Bilirkişi, dürüst, ahlaklı ve sabıkasız olmalıdır. c) Bilirkişilik yapılan alanda uzman, tecrübeli, eğitimli olmalı ve bu niteliklerini de belgelemelidir. d) Hukuku çok iyi bilmese de rapordaki teknik konuları hukuki çıkarımlara uygun şekilde düzenleyebilmelidir. e) Bilgi ve düşüncesini yazılı ve sözlü olarak ifade yeteneğine sahip olmalıdır. f) Bilirkişi raporunu gerekçeli ve referanslı düzenlemeli, raporu hakimi ve tarafları tatmin edecek düzeyde bilgi içermelidir. g) Bilirkişi, görev sınırlarını bilmelidir.[21] 
“Çözümü hukuk dışında” ibaresi  “hukukçu bilirkişi”liğe engel değildir. HMK madde 266 : “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda, bilirkişiye başvurulamaz”.  Mülga HUMK un 275. Maddesi ile hemen hemen aynı olan yeni HMK nın 266. Maddesinde  “çözümü hukuk dışında” ibaresinin eklenmesinin nedeni nedir?
Madde gerekçesine baktığımızda, hukuki sorunların en yetkin bilirkişisinin hakim olduğu; hukuk kurallarını re’sen araştırıp bulma ve olaya uygulamanın zaten hakimin işi olduğu ; “özel bilgi” den maksadın hukuk bilimi dışında, belirli bir bilim dalının araştırıp ortaya koyduğu sonuçlara ilişkin bilgi olduğu ; “teknik  bilgi” den kastın da fizik, kimya, matematik  gibi pozitif bilimlerin verilerini uygulamaya yeterli bilgi olduğu ileri sürülmektedir.
Yargıtay kararlarında, görüşüne başvurulacak bilirkişilerin uzmanlık alanları sayılırken, hukuk bilimi ve eğitimi uzmanlık alanlarının sayılmakta, yani hukukçu bilirkişilere de işaret edilmektedir. Bilirkişinin yanlış yapmaması için, incelediği konuyu ilgilendiren hukuki konuya vakıf olması da gerektiğinden, heyette bir hukukçunun da bulunması, en azından heyette mevzuata hakim bir hukukçu bilirkişinin bulunması aranmalıdır. [22]
Yargıtay, iş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle SGK tarafından açılan rücuan tazminat davalarında, işverenin kusur oranının tespiti için oluşturulması gereken bilirkişi heyetinde, o hastalık konusunda uzman bir hekim ile iş sağlığı ve iş güvenliği konularında bir uzman yanı sıra hukukçu bir uzmanın yer alması gereğini şart koşmaktadır. [23]
Bilirkişilik ile ilgili görüş ve önerimizi özetlemeden önce,  konuyla ilgili saptamalarda bulunma bulunmak görüş ve önerilerimizin daha net görülüp değerlendirilebilmesi bakımından önem taşımaktadır:
-          Bilirkişi “hakimin yardımcısı” dır,  doktrindeki egemen görüş budur.
-          Bilirkişi Raporu, ne kadar konusunda uzman bilirkişi ya da bilirkişi heyeti ile oluşturulursa oluşturulsun, takdiri delildir. Hakim gerekçelendirerek raporun aksi yönde de karar verebilir.
-         “Çözümü hukuk dışında” Özel veya teknik bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi, uzmanlığına, bilgisine, tecrübesine dayanarak bir rapor oluşturuyor ve bu rapor taraflarca tartışılabiliyor ve mahkeme hakimi tarafından diğer delillerle birlikte bir hukuksal değerlendirmeye tabi tutulabiliyor, karara esas teşkil edebiliyor ya da reddedilebiliyor ise bu bilirkişi raporlarını ve bu raporları hazırlayan bilirkişileri –hukukçu olmasalar bile- “hukukun dışında”  değerlendirememekteyiz. Bu nedenle özel veya teknik konu uzmanlarının da en azından kendi uzmanlık alanlarıyla ilgili olarak özel hukuk bilgisine  ve asgari düzeyde de olsa genel hukuk bilgisine sahip olmaları  yararlı ve  gereklidir.
-         Her ne kadar yasada “Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda, bilirkişiye başvurulamaz” denmekte ise de  buradaki “…genel ve hukuki bilgiyle…” deki “ve” bağlacını kaldırmak /yok saymak/yokmuş gibi “ genel hukuki bilgiyle “olarak  değerlendirmek  gerektiğini düşünüyorum. Evet, hakim kesinlikle, genel hukuki bilgiyle çözümleyebileceği bir konuda  “bilirkişiye başvuramaz”. Ancak, her ne kadar kök, genel “hukuk” olsa da ;  "hukuk-ceza” , “ genel-özel”,  “ulusal-uluslararası”,  “borçlar-ticaret”, “kara ticaret-deniz ticareti” gibi klasik dal ayrımlarından çok öte; fikri ve sınai haklar hukuku örneğinde olduğu gibi giderek ihtisaslaşma olduğu; ilgili davaların bu ihtisas mahkemelerinde görüldüğü; bir süre sonra “fikri hukuk” un bile “fikri-sınai” olarak ayrılmasının gündeme gelebileceğini; bununla da kalmayarak , “patent-marka- tasarım ”olarak ayrı yapraklara uzanabileceğini şimdiden görmemiz gerekir.
-         Bir taraftan giderek “özel”leşen bir anlamda “teknik” leşen , gittikçe her biri ayrı bir ihtisas gerektirecek  dallara dönüşen hukuk söz konusu iken  “çözümü hukuk dışında” vurgusu da “genel ve hukuki bilgiyle” sınırlamaları da  “hukukçu bilirkişi” ihtiyacını ortadan kaldırmaya yetmemektedir.
Gittikçe kabaran dava dosyaları, artan dosya sayısı,  uzayan duruşmalar, hakimin bir başka mahkemeye atanması veya emekli olması vb. sebeplerle, hakimin dosyasına “hakim olması” gittikçe zorlaşmaktadır. Elbette nihai karar Mahkeme hakimine aittir, elbette hakim dosyasına ve mevzuata hakim olmalıdır.  Ancak, gittikçe farklı dallara, uzmanlıklara “ihtisas” gerektiren alanlara genişleyen hukuk davalarında bilirkişiliğin önemi her geçen gün artmaktadır. “Özel” ve “teknik” konular yanında, her biri ayrı bir uzmanlık alanına dönüşmüş hukuk,  özel bir niteliğe bürünmüş hukuki konularla ilgili olarak da konusunda uzman hukukçu bilirkişilere de aynı şekilde duyulan ihtiyaçta bir azalma olmamıştır. “Çözümü hukuk dışında” vurgusundan hakimin genel hukuk bilgisiyle çözebileceği durumlarda bilirkişiye başvurmaması gereğini anlamak gerekir; bir çok uzmanlık alanına giren hukuksal konularla ilgili ve/veya özel ve teknik bilgi yanında konunun hukuki mevzuat çerçevesinde – bilirkişi raporunun bağlayıcı olmadığı ve bilirkişilerin aynı zamanda uzmanlık alanlarıyla ilgili mahkeme hakiminin yardımcısı olduğuna ilişkin görüş ve kararlara uygun olarak- değerlendirilebilmesi bakımından da hukukçu bilirkişilere ve özel veya teknik bir konuda bilirkişilik yapanların da en azından ilgili uzmanlık alanıyla ilgili hukuk bilgisine sahip olmasına duyulan ihtiyaç ortadadır. Bu hukukçu bilirkişiler ve/veya hukukçu bilirkişilerin de içinde yer aldığı bilirkişi heyeti dava dosyasını baştan sona “inceleyerek” , bir anlamda daha anlaşılır şekilde  “özetleyerek”  ve mahkeme kararına esas teşkil edecek olguları  “netleştirerek” ve ilgili mevzuat içerisindeki yerini, öğretideki çeşitli görüşleri, Yargıtay’ın  konuya en yakın kararlarını “ “derleyerek”  “hakimin yardımcısı” olma işlevini layıkıyla yerine getirebilirler. Yeter ki bilirkişi seçimi / atanması konusunda gerekli hassasiyet gösterilsin ve hukukçu olmayan bilirkişilere de genel ve uzmanlık alanıyla ilgili özel asgari hukuk eğitimi verilebilsin; başta hukukun hem teorisinde hem de pratiğinde yer almış avukatlar olmak üzere bilirkişiliğe bir engeli olmayan bütün hukukçulardan gerek duyulan uzmanlık alanlarında daha optimum düzeyde yararlanma düşüncesine ağırlık verilebilsin.
                                                                                                                                      BERKHAN [24]
 
 
 
 
 
 
 



[1] YCGK,E.1998/688, K.1998/143 , K.T.28.04.1998 ; DERYAL,sf.50
[2] GÜNEŞ,İlhami, İzmir FSHHM Hakimi , Marka ve Telif Suçları , Adalet Yayınları, Ankara-2013, sf.329
[3] 12.01.2011 de TBMM’ nde kabul edilerek 04.02.2011 tarihinde 7836 sayılı Resmi Gazete’ de yayınlanan ve 01.10.2011 de yürülüğe giren 6100 sayılı yeni Hukuk Muhakemeleri Kanunu (Kısaca HMK)
[4] 18.06.1927 Tarih ve 1081 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ( Kısaca HUMK ) madde 275 : Mahkeme çözümüözel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir.Hakimlik mesleğinin  gerektirdiği  genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenmez.
[5] 04.12.2004 Kabul edilerek , 17.12.2004 Resmi Gazete de 25673 sayı ile yayınlanan 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’ nun 62-73 maddelerini yer aldığı Bilirkişi İncelemesi başlıklı  ikinci bölümde ceza hukuku alanındaki bilirkişilik düzenlenmiştir. (Kısaca CMK)
[6] ÖZDEMİR,H.Enver,Cum.Sav.,Ceza Davaları ve Trafik Kazalarında Keşif ve Bilirkişilik,Binbirdirek Matbaacılık San.A.Ş.,İstanbul-1985,Genişletilmiş 2.Baskı, Sf.34 atfıyla Faruk EREM,Ceza Usul Hukuku, sf.22
[7] GÜNEŞ,İlhami, FSHH Hakimi,Uygulamada Fikri Mülkiyet Hakları ve Haksız Rekabet Davaları, Seçkin Yayınları, Seçkin Yayınları-Ankara, sf.m.227
[8] HMK madde 267 ; Yürülükten kalkan HUMK madde 276/3 “Yalnız bir kişi ehlivukuf intihap edilebilir. Üçten ziyade intihap olunamaz.”
[9] Yeni Hukuk Muhakemeleri Kanunu , Libraz Mevzuat Dizisi, 2012 , 5.baskı, sf. 220-239                                                                                                                                                                                                                                                                                                                  
[10] İdari Yargılama Usulü Kanunu’ nun madde 18/5 ve madde 53 de de bilirkişilik kavramı yer almaktadır. Ayrıca, 353 Sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’ nda  bilirkişilik kavramı yer almakta olup, yapılan değişiklikle bu konuda CMK hükümlerinin uygulanacaktır.                                                                                              
[11] DERYAL , sf.49, Dipnot:41
[12] Yeni HMK madde 291/2  “ Keşif yapılmasına  taraflardan birinin karşı koyması halinde, o kimse ispat yükü kendisine düşen taraf ise bu delilden vazgeçmiş ; diğer taraf ise iddia edilen vakayı  kabul etmiş sayılır.Şu kadar ki , hakim duruma ve karşı koyma sebebine göre bu hükmü uygulamayabilir.” 291/3 “ Keşif üçüncü kişi için uygun olan zamanda yapılır.Keşif zamanı ve yeri üçüncü kişiye bildirilir. Gecikmesinde zarar umulan hallerde bildirim yapılmaksızın keşif icra edilir. Keşfe karşı koyma halinde hakim, üçüncü kişiyi karşı koymanın sebep olduğu giderlere ve beşyüz Türk lirasından beşbin Türk lirasına kadar disiplin para cezasına mahkum eder, gerektiğinde zor kullanılmasına karar verebilir. Ancak üçüncü kişi tanıklıktan çekinme sebeplerine dayanarak keşfe katlanma yükümlülüğünden kaçınabilir.” Ayrıca bkz:Soybağı tespiti için inceleme-HMK.madde 292
[13] ŞEKER,Hilmi,Hakim,Hukuk & Yaşam Dergisi ,Sayı:15 ,sf.37-38, Soykütüğü ile Koparılmış Bir Kurum : Bilirkişilik
[14] GÜNEŞ, sf.228)
[15] TANRIVER, SF.5,6
[16] KAHRAMAN,Mehmet,Dr.,Hukuk & Yaşam Dergisi, Sayı:15, sf.44-47, Makale: İflas Erteleme Davalarında Bilirkişilerin Görev ve Sorumlulukları.
[17] DERYAL,Yahya,Yrd.Doç.Dr., Türk Hukukunda Bilirkişilik , 4.Baskı,Seçkin Yayınları,2012, Sf.25-25 atfıyla Dipnot 11 de adı geçen eserler ve yazarlar.
[18] Bilirkişilik yapılacak dosyada daha önce  tanıklık yapılmış olması red sebebi teşkil etmez.Red sebebinin varlığı halinde taraflar da bilirkişinin reddini talep edebilir.Hakimler hakkındaki yasaklılık sebeplerinden biri bilirkişinin şahsında gerçekleşmiş ise , mahkeme, hüküm verilinceye kadar , her zaman bilirkişiyi resen görevden alabilir ; bilirkişi de bu durumda her zaman görevden alınma talebinde bulunabilir. HMK.md.272
[19] Bilirkişi Raporu’ nun hazırlanması için verilecek süre üç ayı geçemez…gerekçe göstererek üç ayı geçmemek üzere bu süre uzatılabilir… HMH.madde 274
[20] Yeni HMK da madde 266 da  “Çözümü hukuk dışında özel ve teknik bilgi gerektiren hallerde” bilirkişi görüşüne başvurulması ilkesi benimsenmiş ve  madde.279/son da hukuki değerlendirme yapılamayacağı açıkça düzenlenmiş olsa da bu hüküm hukukçu bilirkişinin dışlanması olarak değil; hukukçu olmayan bilirkişinin kendi uzmanlık alanı çerçevesini taşan ve mahkemenin kararını etkilemeye yönelik hukuki değerlendirmelerde bulunmasının engellenmesi amacıyla getirilmiştir.
[21] GÜNEŞ, sf.227-228
[22] DERYAL, sf.80-81
[23] DERYAL,sf.98 Dipnot:7
[24] İhsan BERKHAN, Avukat, Marka & Patent Vekili , İst.Adalet Komis. FSHH Uz./Bilirkişi
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder